Milli Bağımsızlık

“Esas, Türk milletinin saygın ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas, ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir. Ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir millet, uygar insanlık karşısında uşak olmak durumundan yüksek bir davranışa lâyık olamaz. Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden yoksunluğu, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağı dereceye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
 

Halbuki, Türk′ün saygınlığı ve onuru ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet, esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Bu nedenle, ya bağımsızlık, ya ölüm!”
1919 (Nutuk I, s. 13)

Türk Milleti yüzyıllardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklâli yaşamak için şart saymış bir kavmin kahraman evlâtlarından ibarettir. Bu millet istiklâlsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.
(21 Haziran 1922) –

“Arzumuz, dışarıda bağımsızlık, içeride kayıtsız ve şartsız millî egemenliği korumadan ibarettir. Millî egemenliğimizin hatta bir zerresini bozmak niyetinde bulunanların kafalarını parçalayacağınızdan eminim.”
1923 (Atatürk′ün S.D. II, s. 71-72)

“Biz “Barış istiyoruz” dediğimiz zaman “Tam bağımsızlık istiyoruz” dediğimizi herkesin bilmesi gerekir. Bunu istemeye hakkımız ve kudretimiz vardır. On yıl, yirmi yıl sonra aşağı görülerek ölmektense, şimdiden şeref ve saygınlıkla ölmeyi üstün tutmalıyız.”
1923 (Atatürk′ün s.D. II, 89)

“Türkiye tam bağımsızlığını sağlayacak bir barış ister. Bu uygun görülmedikçe uygarlık dünyasının insanî hissine ve memleket ve milletimizin kuvvet ve kudretine dayanarak insanca yaşayabilmek için muhtaç olduğumuz yaşam sebeplerini ve bağımsızlığı sağlayıncaya kadar, başladığımız işte devam olunacaktır. Milletin gerçek kararı budur.”
1923 (Atatürk′ün S.D.II, s.82)-

“Bir devlet tam bağımsızlığına ve bir millet kayıtsız şartsız egemenliğine sahip bulunmadıkça o devlet ve millet için yaşam, refah ve şeref olamayacağını takdir eden milletimiz, bu gereçleri temin etmedikçe yaşamak mümkün olamayacağına inanmıştır. Milletimizin bütün gerçekleri anlamakta gösterdiği olgunluk ve yetenek övünülmeye değerdir.”
1923 (Atatürk′ün S.D.II, s. 82)

Türkiye Devleti′nin bağımsızlığı kutsaldır. O, sonsuza kadar sağlanmış ve korunmuş olmalıdır. Devletin bağımsızlığının, millet yaşamının ve memleketin biricik bekçisi ise kahraman ordumuzdur. Bu nedenle askerî kuruluşumuzun özel itina ile düzenlenmesi ve yükseltilmesi en önemli esaslardandır.
1923 (Atatürk′ün S.D. I, s. 307)

“Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, ekonomik, adli, askeri, kültürel vs. her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımızın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir.” (1921)

“Siyasî ve askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadî zaferlerle taçlandırılmazlarsa elde edilen zaferler sürüp gidemez, az zamanda söner.” (Söylev ve Demeçler, II,s.107)

“İstiklâl-i tam denildiği zaman, bittabi, mali, iktisadî, adlî, askerî, harsî ve ilâ…her hususta istiklâl-i tam ve serbesti-yi tam demektir. Bu saydıklarımın her hangi birinde istiklâlden mahrumiyet millet ve memleketin, mâna-yı hakikiyesiyle bütün istiklâlinden mahrumiyeti demektir” Nutuk,I,s.135-138.

“Tam bağımsızlık için şu genel kural vardır, ulusal egemenlik için bir yasa vardır diyoruz. Bu gün de büyük bir zaferin etkenleri ve yapıcıları olduğumuzu ifade ediyoruz. Bu noktada, çok kesin olan bir gerçeği hep beraber tekrar etmek zorundayız. Bu kadar büyük, bu kadar kutsal ve ulu hedefler yalnız kağıt üzerinde ilkelerle ve yasa maddeleriyle ve sadece hırslarla arzularla elde edilemez. Tam olarak gerçekleştirebilmek için tek güç, gerçekten en güçlü temel ekonomidir.” Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri,II,Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü yy.,Ankara,1945 s.,107.

Bağımsızlık (İstiklâl)Tam bağımsızlık, bizim bugün üzerimize aldığımız vazifenin temel ruhudur. Bu vazife, bütün millete ve tarihe karşı yüklenilmiştir. Bu vazifeyi yüklenirken, tatbik kabiliyeti hakkında şüphe yok ki çok düşündük. Fakat netice olarak edindiğimiz görüş ve iman, bunda, muvaffak olabileceğimize dairdir. Biz, böyle işe başlamış adamlarız. Bizden evvelkilerin işledikleri hatalar yüzünden, milletimiz sözde mevcut zannolunan bağımsızlığında kayıtlı bulunuyordu. Şimdiye kadar Türkiye′yi, medeniyet dünyasında kusurlu gösteren neler düşünülebilirse, hep bu hatadan ve bu hataya uymadan doğmaktadır. Bu hataya uyma neticesi; mutlaka, memleket ve milletin bütün haysiyetinden ve bütün yaşama kabiliyetinden soyunma ve uzaklaşmasını gerektirebilir. Biz; yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz. Bir hataya uyma yüzünden bu özelliklerden mahrum kalmaya tahammül edemeyiz. Bilgin, cahil, istisnasız bütün millet fertleri, belki içinde bulundukları güçlükleri tamamen anlamaksızın, bugün yalnız bir nokta etrafında toplanmış ve fakat sonuna kadar kanını akıtmaya karar vermiştir. O nokta; tam bağımsızlığımızın temini ve devam ettirilmesidir.

“Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek mânasıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. Biz, bunu temin etmeden barış ve sükûna erişeceğimiz inancında değiliz.1921
(Nutuk II, S. 623-624)

Bağımsızlık ve hürriyetlerini her ne bahasına ve her ne karşılığında olursa olsun zedeleme ve kayıtlamaya asla müsamaha etmemek; bağımsızlık ve hürriyetlerini bütün mânasıyla koruyabilmek ve bunun için gerekirse, son ferdinin, son damla kanını akıtarak, insanlık tarihini şanlı örnek ile süslemek; işte bağımsızlık ve hürriyetin hakiki mahiyetini, geniş mânasını, yüksek kıymetini, vicdanında kavramış milletler için temel ve ölmez prensip… Ancak bu prensip uğrunda her türlü fedakârlığı, her an yapmaya hazır milletlerdir ki, devamlı olarak insanlığın hürmet ve saygısına lâyık bir topluluk olarak düşünülebilirler.
1928 (Atatürk′ün S.D. II, S. 249)

Bağımsızlığı için ölümü göze alan millet, insanlık haysiyet ve şerefinin icabı olan bütün fedakârlığı yapmakla teselli bulur ve elbette esaret zincirini kendi eliyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete nazaran dost ve düşman nazarındaki mevkii farklı olur.
1927 (Nutuk I, S. 13-14)

Ben yaşayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evlâdı kalmalıyım. Bu sebeple millî bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettiği takdirde, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet gereği olan dostluk, siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan sarfınazar edinceye kadar amansız düşmanıyım.(23.4.1921)

Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve bağımsızlığa sembol olmuş bir milletiz.
(Nutuk)

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye liyakat kazanamaz.
(Nutuk)

Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir ben milletimin en büyük ve ecdadımın en kıymetli mirası olan istiklâl aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenlerce bu aşkım malûmdur. Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evlâdı kalmalıyım. Bu sebeple millî istiklâl bence bir hayat meselesidir.
İstiklâl ve hürriyet âşıkı milletler için, ıstırap anları, o ıstırabın âmilleri, ibret alıp tetikte durmak için daima hatırlanmalıdır. İstiklâl ve hürriyetlerini her ne pahasına ve her ne karşılığında olursa olsun ihlâl ve takyide asla müsamaha etmemek, istiklâl ve hürriyetlerini bütün mânasıyla masun bulundurmak ve bunun için, icap ederse, son ferdinin son damla kanını akıtarak insanlık tarihini şanlı bir misalle süslemek: İşte istiklâl ve hürriyetin hakikî mahiyetini, geniş mânasını, yüksek kıymetini vicdanında idrak etmiş milletler için esas ve hayati prensip.
Büyük ve hayalî şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını, garazını, kinini, bu memleketin ve milletin üzerine çektik. Biz Panislâmizm yapmadık. Belki, “yapmıyoruz, yapacağız” dedik. Düşmanlar da “yaptırmamak için biran evvel öldürelim” dediler. Panturanizm yapmadık, “yaparız, yapıyoruz” dedik, “yapacağız” dedik ve yine “öldürelim” dediler. Bütün dâva bundan ibarettir.
(1921)   

02.06.2007 www.tarihtendersler.com


www.tarihtendersler.com