F.SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE DÜNYA
Dönemin Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeleri
1948
Richard Feynman, kuantum mekaniği ve elektrodinamik kuramlar üzerine yaptığı çalışmalarını tamamladı. Feynman bu çalışmasıyla eski kuantum elektrodinamik kuramının kimi saman anlamsız sonuçlara yol açan yanlarını da çözüme kavuşturmuş oldu.
1952
Jonas Saik çocuk felci aşısını geliştirdi.
İlk hidrojen bombası denemesi yapıldı. Büyük Okyanus′ta gerçekleştirilen denemede atom bombasından çok daha fazla enerji açığa çıktı. Füzyon bombası, termonükleer bomba ya da H bombası olarak da bilinen bu bombayı Edward Teller geliştirdi.
1953
DNA′nın molekül yapısı tanımlandı. Bu modele göre DNA, birbiri çevresinde sarılan iki merdivene benzer ikili sarmal biçimindeydi.
1954
George Devol, programlanabilir bir robotun patentini aldı. 1961 yılında bu patentlere dayanarak Unimation firması; Unimate adlı ilk sanayi robotunu hizmet soktu.
1955
Chamberlain ve Segre karşıt protonu keşfetti.
1956
Bilgisayarlar için bilimsel hesaplamaya yönelik ilk yüksek düzeyli dil olan FOR IRAN geliştirildi. Bunu 1960 yılında geliştirilen Algol 60 izledi. Algol 60 kesin olarak tanımlanmış ilk programlama diliydi. Aynı yıl, yönetim konusunda uzmanlaşmış bir dil olan COBOL da kullanılmaya başlandı.
1957
Ekim 1957′de fırlatılan Sputnik 1, yörüngeye yerleştirilen ilk uydu olmuş ve uzay çağını başlatmıştır. Dünya çevresinde bir tam dolanımını 96 dakikada tamamlayan Sputnik 1, 3956′ yılında atmosfere girerek yanmıştır.
1958
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) kuruldu. NASA, Rusların 195 7′de Sputnik uzay aracını fırlatmasının ardından ABD Kongresi tarafından 1915 yılında kurulmuş olan Ulusal Havacılık Danışma Komitesi çerçevesinde oluşturuldu.
UZAY YARIŞI ve SPUTNİK
SSCB ile ABD arasında 1957′den başlayarak uzay programları ile ilgili ciddi bir rekabet başlamıştır. Uzaya önce insansız daha sonra da insanlı uydu göndermek Soğuk Savaş′ın bir parçası haline gelmiştir.
Sputnik, iki devlet arasındaki bu yarışın başlangıcını sembolize eder. SSCB Soğuk Savaş′ın en gergin olduğu bir dönemde 1957′de Sputnik 1 olarak adlandırılan ilk yapay uyduyu uzaya göndermeyi başardı. Uzay yarışı, Soğuk Savaş döneminde SSCB ile ABD arasında kültürel ve teknolojik rekabetin önemli bir parçası haline geldi. Bu rekabet iki süper gücün birbirlerini moral açıdan yıpratmak amacıyla başvurdukları psikolojik savaşın bir uzantısı olarak nitelendirilebilir.
SSCB′nin Sputnik başarısı askeri ve ekonomik rakip durumundaki ABD′de politik tartışmalara konu oldu. Sputnik, SSCB′nin bilim alanındaki üstünlüğünün bir sembolü olarak görüldü. ABD′nin teknolojik alandaki en üstün ülke olduğu inancını sona erdirdi. Amerikalılara göre, o zamana kadar dış saldırıya karşı güvenli olarak görülen Amerika kıtası, bu yeni dönemde tehdit altına girmişti.
ABD Başkan yardımcısı Lyndon Johnson′ın sözleri, ABD′nin bu konuya bakışını oldukça güzel şekilde özetlemektedir: “Dünyanın gözünde, uzayda birinci gelen birincidir, nokta. Uzayda ikinci olan her şeyde ikincidir.” ABD sorunu bir ölüm kalım meselesi olarak algıladı. Sovyet topraklarına yakın olan müttefiklerinin topraklarında füzeler yerleştirmeye yöneldi.
1957 NATO Zirvesi′nde konu gündeme gelmiş, bazı müttefik devletler ABD′nin bu teklifini olumlu karşılamıştır. Türkiye de bu müttefikler arasında yer almaktadır. Bu tarihten sonra Türkiye′ye Sovyet topraklarına yönelik şekilde Jüpiter füzeleri yerleştirilmeye başlanmıştır.
İlk İnsanlı Uzay Yolculuğu
Yuri Gagarin 12 Nisan 1961′de Vostok 1 ile Dünya yörüngesine başarıyla ulaşan ilk insan olmuştur. Vostok 1, dünya yörüngesinde 108 dakikada tam bir tur attıktan sonra Gagarin′i Sovyet topraklarına indirdi. İnsanlı Sovyet uzay programı tarihin önemli girişimlerinden biriydi. Bu girişim uzay yarışında SSCB′nin üstünlüğünü perçinlemiştir. ABD′nin yörüngeye girebilen ilk insanlı uçuşu, bir yıl sonra 1962′de Mercury 4 ile gerçekleşti.
Walentina Tereşkova 16 Haziran 1963′te Vostok 6′yla uzaya gönderilen ilk kadın oldu. SSCB′nin Vostok 2 programında Aleksei Leonov, 18 Mart 1965′te ilk uzay yürüyüşünü gerçekleştirdi. Sovyetlerin insansız uzay roketlerinin Ay′a daha önce ulaşmış olmasına rağmen, 21 Temmuz 1969′da Ay′a adım atan ilk insan ABD′li Neil Armsrong oldu.
BERLİN DUVARI
II. Dünya Savaşı′nın sonunda savaşı kaybeden Almanya ve başkenti Berlin işgal kuvvetlerince Amerikan, Fransız, İngiliz ve Sovyet bölgesi olarak dörde bölündü. Batı ittifakı yönetim birimlerini birleştirdi. SSCB ise bu birleşmeye karşı çıktı. İntikam duygusuyla hareket ederek Doğu Almanya′daki Almanları cezalandırmak istedi. Berbat bir ekonomik duruma sahip baskıcı Doğu Almanya′dan Batı′ya kaçışlar başladı. Kaçış büyük ölçüde Berlin′den gerçekleşiyordu. Tel örgüler kaçışı engelleyemez duruma gelmişti. Sadece Berlin metrosunu kullanarak 1955 yılına kadar Batı Almanya’ya 270 bin insan kaçmıştı.
Doğu Almanya′nın gittikçe kötüleşen ekonomisine ek olarak, genç ve eğitimli kesimin de Batı Berlin′e yönelmesi ve geçişin 1961 yılına kadar 2,6 milyonu bulması üzerine, Doğu Almanya meclisinin kararıyla 12 Ağustos 1961 gecesi Berlin Duvarı inşa edilmeye başlandı. Duvarın ilk hali geçişleri engellemeyince yükseltildi. Mayın tarlaları, köpekli askerler ve gözcü kuleleriyle geçiş tamamen engellendi. Duvarın tamamlanmış hali yaklaşık 46 km kadardır.
Doğu tarafına bakan duvar kaçmaya yeltenecek insanların kolay görünmesi için beyaza boyanmıştı. Doğu kısmında duvar boyunca yerde çelik kapanlar ve mayın tarlaları bulunuyordu, 186 yüksek gözetleme kulesi ve yüzlerce lamba konmuştu. Doğu tarafında motosikletli ve yaya polisler ve köpekler de kontrol halindeydi. Duvar boyunca 25 karayolu, demiryolu ve suyolu sınır kapısı yer alıyordu. Tüm bu kontrol ve gözetlemelere rağmen, yaklaşık 5 bin kişi tüneller, evde yaptıkları balonlar ve bunun gibi yollarla Doğu′dan Batı′ya kaçmayı başardı.
Berlin duvarını aşmak isterken can verenlerin sayısı hala kesin olarak bilinmemekle birlikte 200 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
1989 yılı başlarında Doğu Alman Hükümeti, isteyen Doğu Almanya vatandaşlarının Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Bloğu ülkelerine geçiş yapabilmesine izin verdi. Bu iznin çıkmasıyla beraber binlerce Doğu Alman vatandaşı Polonya, Çekoslovakya, Macaristan,Yugoslavya gibi ülkelerin başkentlerine akın etti. Bir kısmı buralarda bulunan Amerikan, İngiliz, Fransız büyükelçiliklerine sığındı. Sığınmacılar özel trenlerle Doğu Bloğu dışındaki ülkelere kaçmaya başladı. Artık duvarın bir anlamı kalmamıştı.
Duvarın kaldırılmasına onay veren Doğu Alman hükümeti, 9 Kasım 1989′da bu kararı halka açıklamak üzere bir basın toplantısı düzenlendi. Karar açıklandığı andan itibaren duvarın iki tarafında yüz binlerce insan birikmeye başladı. Gece yarısına doğru hükümet ilk olarak Brandenburg Kapısı′ndan başlayarak barikatları ve geçiş önlemlerini kaldırdı. Her iki Almanya tarafından yaklaşan insanlar duvarın üzerinde buluştu. İnsan seli bir saat içinde yüz binlere ulaştı. Duvarın şehrin içinden geçen kısmı aynı yılın Kasım ayına kadar neredeyse tamamen ortadan kaldırıldı.
Duvar yıkıldıktan bir süre sonra yapılan ankette, halkın bir kısmının duvar yıkılmadan önce daha memnun olduğu görülmüştür. Bunun sebeplerinden birisi, Doğu tarafında insanların eğitim, sağlık gibi hizmetleri daha önceki dönemde parasız alıyor olmasıydı. Duvarın yıkılmasıyla beraber bu tarz hizmetlerin eksikliği duyulmaya başlandı. Batı Almanya′nın kapitalist sistemine ve rekabet ortamına uyum güçlükleri yaşandı. Batı tarafındakiler ise Doğu′nun yapılandırılmasına yönelik ek vergilerden rahatsızlık duymaktaydı. Halen Almanya′nın en yüksek işsizlik oranları Doğu şehirlerindedir.
Bir dönem duvarın şehrin tam ortasından geçtiği yerler bugün yeniden imara açılmış, duvar yerini bina, meydan ve sokaklara bırakmıştır. Diğer yerler genelde yeniden kullanıma girmiş yol ya da yeşillendirilmiş park alanıdır. Duvarın kimi kesimleri anıtsal amaçlı olarak yerinde bırakılmıştır.