Cumhuriyet Dönemi Eğitim Anlayışı
Millî Mücadele eğitimi derinden etkilemiş, Anadolu’daki işgal kuvvetleri, okullarda kendi propagandalarını yaparken bazı okulları da kapatmışlardır. Öğretmen ve öğrencilerimiz Millî Mücadele’ye destek verirken bazıları bizzat cephede yer alarak ülkenin işgalden kurtulması için canlarını vermişlerdir. Halkın millî kurtuluş davası yolunda bilgilendirilmesi ve birleştirilmesi amacıyla halk eğitimi çalışmaları yapılmıştır. Yine savaş yıllarında eğitimi planlama adına Maarif Kongresi toplanmış (1921), ilkokul ve ortaöğretim programları ile köy öğretmeni yetiştirilmesi konuları görüşülmüş, savaş dolayısıyla bir sonuca varamadan kongre erken bitirilmiştir. Millî Mücadele’nin bitmesiyle Lozan Anlaşması’nda (1923) yabancı okullar meselesi de ele alınmıştır. Buna göre yabancı okullar Türk kanunlarına ve diğer okulların bağlı bulunduğu tüzük ve yönetmeliklere uyacaklardı. Bu okullardaki eğitim ve öğretimi Türk hükûmeti düzenleyecekti. Cumhuriyet Döneminde eğitim alanında yapılan çalışmalar, Osmanlıdan miras kalan problem ve sıkıntıları ortadan kaldırmanın yanında, çağdaş dünyada eğitim alanında meydana gelen değişimleri de yakalamayı hedefliyordu. Öncelikle okuma yazma oranı yükseltilmeliydi. Cumhuriyetin ilk yıllarına bakıldığında nüfusun ancak yüzde onu okuryazardı. Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu mesleki eğitimden geçmemiş, öğretim programları günün ihtiyaçlarına cevap veremez durumdaydı. Okul binalarının çoğu eğitim – öğretime elverişli değildi. Ayrıca ders araç gereçleri bakımından okullar yetersiz durumdaydılar. Eğitimle ilgili merkez ve taşra teşkilatı tam anlamıyla kurulamamıştı. Bu sıkıntı ve problemleri yakından bilen Atatürk ve arkadaşları, cumhuriyetin ilanıyla beraber, yukarıdaki problemleri ortadan kaldıracak adımlar atmışlardır.
Atatürk’ün de amacı millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkartmaktı. Bu amaca ulaşmak için takip edilecek eğitim politikasının da belli esaslara dayanması gerekiyordu.
Cumhuriyet Döneminde 3 Mart 1924’te “Tevhidi Tedrisat (Öğrenimin Birleştirilmesi) Kanunu”yla eğitim ve öğretim birleştirildi. Böylece eğitimdeki ikilik ortadan kaldırıldı. Bu kanunla azınlık okulları ve yabancı okullar da dâhil olmak üzere bütün okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlandı. Devlet denetimine girmek istemeyen okullar kapatıldı.
Eğitim alanında yapılan bir diğer düzenleme ise 1 Kasım 1928’de “Türk Harfleri Hakkında Kanun”un çıkarılmasıdır. Bu düzenleme ile Arap harfleri yerine Latin harflerine dayalı Türk alfabesine geçildi. Ülke genelinde “Millet Mektepleri” açılarak okuma yazma seferberliği başlatıldı. Harf İnkılabı’yla batılılaşma ve çağdaşlaşma yolunda önemli bir adım atılırken okuma yazma oranı da hızla arttı ve basılan kitap sayısında büyük artış oldu.
Eğitim-Öğretim Alanındaki Diğer Gelişmeler
Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk ve arkadaşları güçlü, çağdaş, modern bir devlet oluşturmanın yolunun eğitimden geçtiğine inanmaktaydı. Bu doğrultuda cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren okul öncesinden, üniversiteye kadar eğitim kurumlarının yaygınlaştırılması için çalışmalar yapılmıştır. Cumhuriyeti kuran kadronun en önemli amaçlarından birisi, Türk insanını cehalet ve bilgisizlikten kurtarmaktı. Özellikle okuma yazma bilmeyen halkın eğitilmesi, vatandaşlara günlük yaşamlarında kullanabilecekleri bilgi ve becerilerin kazandırılması yaygın eğitimin öncelikleri arasındaydı. Bu doğrultuda Atatürk ve arkadaşları okula gidemeyen, okuma imkânı olmayan geniş halk topluluklarını bilgilendirmek ve eğitmek amacıyla yaygın eğitime önem vermişlerdi. Halk derslikleri ve halk konferansları, millet mektepleri, halk okuma odaları, halk evleri, eğitmen kursları, gezici köy kadın ve erkek kursları gibi faaliyetlerle ve kurumlarla Türk halkı eğitilmeye çalışılmıştır.