Çağdaş Türk Toplumu

XX. yüzyılın başlarında Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sonunda yaşanan göçler nedeniyle Osmanlı nüfus yapısında önemli değişiklikler oldu. İşgal yıllarında halkın maneviyatını yükseltmek ve moral gücünü arttırmak maksadıyla çeşitli isimler altında cemiyetler kuruldu. İstiklal Savaşı’nın başarı ile sonuçlanmasından sonra imparatorluktan ulus devlete geçildi.
1876 tarihli kanunuesaside ülkede yaşayan herkes, hiçbir fark gözetilmeksizin Osmanlı olarak ifade edilerek bir “Osmanlı toplumu” oluşturulmaya çalışılmıştı. 1921 Anayasası’nda ise olağanüstü şartlar nedeniyle vatandaşlık ile ilgili hükümler bulunmamakla birlikte, milletten ve millet egemenliğinden bahsedilmekteydi. 1924 Anayasası’na göre Türkiye’de yaşayan herkes din ve ırk farkı gözetilmeksizin “vatandaş” olarak tanımlanmıştı.
Aynı ülküler etrafında birleşen Türk insanının çabalarıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde tam bağımsızlık ilkesi esas alınmıştı. Türkiye Cumhuriyeti oluşturduğu bu millî devlet modeli ile birçok topluluğa da örnek olmuştu.
Atatürk Türk toplumu için muasır medeniyete ulaşmayı hedef olarak belirlemişti. Amaca ulaşmada eğitimin önemi üzerinde durulmuş ve Tevhidi Tedrisat Kanunu çıkartılarak çalışmalara başlanmıştı. Böylece bilimsel düşüncenin kazandırıldığı bireylerin ortak ülküler etrafında toplanarak devletine bağlanması ile tüm nüfusu kapsayacak şekilde “vatandaşlık bilinci” oluşturulacaktır. Bilinçli vatandaşın oluşturulmasında Atatürk’ün “tam bağımsızlık” ve “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” ilkeleri belirleyici olmuştu. Hür bakış açısı, çağa uygun toplumsal davranışlar, kalkınma yolunda birlikte çalışma vatandaş olgusunda temel değerler olarak kabul edilmişti. Sonuçta yeni Türk toplumunu oluşturan bireylerin üstün nitelikleriyle birlikte çağın ileri vasıflarını bağdaştıran yeni bir kimlikle dünyaya dâhil olması amaçlanmıştı. Kadınların toplum hayatına katılması, onların toplumsal ve siyasal haklarda erkeklerle eşit tutulması, kıyafetin çağdaşlaşması, tekke ve türbelerin kapatılması, eskiden kullanılan lakap ve unvanların kaldırılması Türk inkılabının toplumsal alanda gerçekleştirdiği başlıca çağdaş atılımlardır. Ancak sosyal alanda en önemli çağdaşlaşma hareketi ülkemizde gerçekleştirilen ve yerleştirilen “yeni hukuk düzeni”dir. 1926’da Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle laik hukuk sistemine tam olarak geçildi. Yeni Medeni Kanun’da aile içinde ve miras konusunda erkeğin bütün ayrıcalıkları kaldırılmış, kadın ve erkek arasında mutlak eşitlik sağlanmıştı.
Toplumsal alanda çağdaşlaşmanın sağlanabilmesi için Cumhuriyet Döneminde önemli kurumlar açılarak faaliyete geçirilmiştir. 1927’de radyo kurularak yapılan inkılapların halka duyurulması sağlandı. Daha önceden açılan Darülbedayi İstanbul Belediyesine bağlanarak İstanbul Şehir Tiyatrosu adını almış ve bu kurumun bünyesinde çocuk tiyatrosu açılmıştır.
1930’da Opera Cemiyeti kuruldu. Yükseköğretim alanında da Darülfünun, İstanbul Üniversitesi adını alarak eğitim öğretim faaliyetlerine başladı. Halkın eğitilmesi amacıyla “Halkevleri” açıldı.

www.tarihtendersler.com