Türk Adı

TÜRK ADI

Türk Milleti nin tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir; Türkler binlerce yıldan beri tarih sahnesinde yer almaktadırlar. Bu durum, bilim adamlarının dikkatini çekmiş ve onları Türk kelimesinin kökenini araştırmaya yöneltmiştir. Türk adının kaynağını bulmak amacıyla yapılan araştırmaların sonuçlarına dayanarak çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Kimi uzmanlara göre, Türk adına ilk defa MÖ 14. yüzyılda  Tik  veya  Tikler  şeklinde rastlanılmıştır. Bazı uzmanlar ise bu adın MÖ 14. yy.dan önce de var olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Türkler in binlerce senelik geçmişi göz önünde bulundurularak, Türk adının nereden geldiğine ilişkin birçok iddia ortaya atılmıştır.
Türkler in eski dönemlerine ilişkin bilgilerin kökeni çoğunlukla Çin tarihine dayanmaktadır. Çinli tarihçiler MÖ 2000-1000 yılları arasında ilk Türk hükümdarlarından bahsetmektedirler. Bununla birlikte, eski Çin kaynaklarındaki Türk hükümdarlarının ve devletlerinin adları Çince yazılıdır. Bunların Türkçe karşılıkları tam anlamıyla bilinmemektedir. Profesör Erol Güngör ün deyişiyle,  Bizim atalarımız o çağda  Türk  adıyla anılmıyordu.  Türk  kelimesi bugün bir milletin adıdır ama atalarımız o zaman henüz bir millet halinde değildi. Boy ve aşiretler halinde yaşıyorlardı ve her aşiretin ayrı bir adı vardı.
Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS 6. yüzyılda kurulan Göktürk milleti ile olmuştur. Orhun kitabelerinde yer alan  Türk  adı daha çok  Türük  şeklinde gösterilmiştir. Yani, Türk kelimesini ilk defa resmi olarak kullanan siyasi teşekkül Gök-Türk İmparatorluğu olmuştur. Göktürkler in ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken, daha sonra Türk Milleti ni ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
Çin İmparatoru MS 585 yılında, Gök-Türk Kağanı İşbara ya gönderdiği mektupta  Büyük Türk Kağanı  diye hitap etmiştir. İşbara Kağan ın Çin İmparatoru na cevabi mesajında da  Türk Milleti nin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti  ifadesine yer verilmiştir. Bunlar Türk adını resmileştiren olaylar olarak tarihe geçmiştir.
Göktürk yazıtlarında Türk sözü daha çok  Türk Budun  şeklinde geçmektedir. Türk Budun, Türk Milleti anlamındadır. Dolayısıyla Türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade siyasi bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzere milli bir isim haline gelmiştir.
Türk kelimesinin anlamı üzerinde de çeşitli görüşler vardır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
Çin kaynaklarında  Tu-küe (Türk)  miğfer olarak yorumlanmakta; İslam kaynaklarında ses benzeşmesine dayanarak terk edilmekte, olgunluk çağı şeklinde değerlendirilmektedir.
Arminius Vambery nin 19. yüzyılda yazdığı eserlerinde belirttiğine göre, Türk kelimesi  türemek ten gelmektedir.
Ünlü Alman Türkolog Albert von Le Coq, Türk deyişinin  güç-kuvvet  anlamı taşıdığını ileri sürmüştür.
Bu konudaki diğer çalışmalara göre, Türk kelimesi,  Altaylı (Ceyhun ötesi Turanlı)  kavimlerini tanımlamak üzere 420 li yıllardaki bir Pers metninde görülmektedir. Yine 515 de,  Türk-Hun  (Kudretli Hun) tabirinin de geçtiği bilinmektedir. İran kaynaklarında Türk kelimesinin  güzel insan  karşılığında kullanıldığı belirtilmektedir.
9. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud,  Türk adının Türkler e Tanrı tarafından verildiğini  belirtmiş;  gençlik, kuvvet, kudret ve olgunluk çağı  demek olduğunu bir kez daha vurgulamıştır. Türk kelimesinin  güçlü-kuvvetli  anlamina geldiği, bugün neredeyse bütün tarihçiler tarafından kabul görmüştür.

Türk Yurdu
Günümüzde sayıları 350 milyonu aşan ve oldukça geniş bir bölgeye yayılmış olan Türkler in ilk ana yurdunu tespit edebilmek için geniş araştırmalar yapılmıştır. Çeşitli alanlarda, farklı uzman ve bilim adamlarınca yapılan çalışmalar sonucunda her alanda farklı iddialar gündeme gelmiştir. Böylece ortaya şöyle bir tablo çıkmıştır:

Tarihçiler, Çin kaynaklarına dayanarak Altay Dağları nın; etnologlar, İç Asya nın kuzey bölgelerinin; dil araştırmacıları, Altaylar ın veya Kingan Dağları nın doğu ve batısının; kültür tarihçileri, Altay-Kırgız Bozkırları arasının; sanat tarihçileri, Kuzeybatı Asya sahasının; antropologlar ise Kırgız Bozkırı-Tanrı Dağları arasının ilk Türk ana yurdu olduğunu iddia etmişlerdir.
Bu konudaki araştırmalara göz attığımızda, Türkler in ilk ana vatanlarının kesin sınırlarını çizmenin mümkün olmadığı görülür. Bunun asıl nedeni Türkler in ilk zamanlardan itibaren oldukça geniş bir alana yayılmalarıdır. Son yıllarda yapılan dil araştırmaları göz önüne alındığında, ilk Türk yurdunun  Altay Dağları ndan Urallar a kadar uzanan, Hazar Denizi Kuzeydoğu Bozkırlarından Tanrı Dağları nı kapsayan çok geniş bir bölge olduğu anlaşılmaktadır.
Türkler, tarihin akışı içerisinde, ana yurtlarından çok uzak mesafelere göç ederek geniş bir coğrafi alana yayılmış; bugün Balkanlar dan Çin Seddi ne, Sibirya Bozkırları ndan Horasan, Afganistan, Tibet e kadar olan bölgeleri yurt edinmişlerdir.
Günümüzde özgürlük ve eşitliğin öncülüğünü yaptıklarını iddia edenler bilmelidir ki, insan hak ve hürriyetlerinin gerçek anlamdaki ilk uygulayıcısı Türkler olmuştur. Türkler tarafından kurulan devletlerde din, dil ve ırk ayrılığı gözetilmeksizin herkese eşit davranılmıştır. Profesör Hakkı Dursun Yıldız bu gerçeği,  Bütün tarih boyunca Türkler de din, dil ve ırk ayrılığı sebebiyle Amerika ve Avrupa da her zaman rastlanan bir katliama, işkenceye ve hakların elinden alınmasına kesinlikle rastlanmamaktadır  şeklinde ifade etmiştir.
Dikkat çekici bir nokta, eski Türk kavimlerinde, kadınların erkeklerle neredeyse eşit haklara sahip olmalarıydı. Türk kadınları toplum hayatının hemen her aşamasında görev alırlar; yeri geldiğinde savaşmaktan çekinmezlerdi.
ALINTI 16.07.2008
www.tarihtendersler.com