Meşrutiyet Döneminde Osmanlı Devlet Teşkilatı

KANUNUESASİNİN KABULÜ VE I. MEŞRUTİYET’İN İLANI
XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünyada anayasal yönetim hareketleri güçlenmeye başlamıştı. Osmanlı Devleti de bu gelişmelerden etkilendi. Ülke içinde 1860’lardan itibaren “Genç Osmanlılar Cemiyeti ne üye aydınlar bu doğrultuda çalışmalarını hızlandırdı. Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile yönetim alanında başlayan yenilikler Genç Osmanlıların çalışmalarıyla anayasal düzene doğru ilerleme kaydetti. Mithat Paşa, daha şehzadeliği sırasında II. Abdülhamit ile görüşmüş ve anayasanın ilan edilmesi sözünü almıştı. II. Abdülhamit padişah olunca “Şura-yı Devlet”te bir komisyon oluşturdu. Mithat Paşa başkanlığında toplanan 28 kişilik bu komisyon, ilk Türk anayasası olan “kanunuesasi”yi hazırladı. Bu sırada Balkanlarda çıkan azınlık ayaklanmalarının devleti zor durumda bırakması ve İstanbul’da bu meselenin çözümü için büyük devletlerin katıldığı bir konferansın toplanması, kanunuesasinin ilan edilmesinde etkili oldu. Dış devletlerin baskılarını bertaraf etmek ve “Balkan buhranı”nı sona erdirmek isteyen II. Abdülhamit, 23 Aralık 1876’da kanunuesasiyi kabul etti. Böylece Osmanlı Devleti meşruti monarşi ile yönetilen bir devlet oldu.
1876 Anayasası padişaha çok geniş yetkiler vererek eski mutlakiyetçi geleneği yeni rejimde de devam ettirdi. Temel özgürlükler, kişisel güvenceler ve “Kanunsuz suç ve ceza olmaz.” Gibi prensipler kanunuesaside tam anlamıyla uygulanamadı. Önce gazete ve dergilere belli ölçüde bir yorum hürriyeti verildiyse de kısa bir süre sonra sıkı bir sansür uygulandı.

İLK OSMANLI PARLAMENTOSU
Osmanlı parlamentosu (Meclis-i Umumi), “Mebusan Meclisi” ve “Ayan Meclisi ” olmak üzere iki meclisten oluşmaktaydı. Ülkemizde yapılacak ilk seçimler için taşra ile İstanbul ve çevresi için ayrı bir seçim talimatı yayınlandı. Mebus seçilmek için emlak sahibi olmak şartı getirildi. Merkez İstanbul için beşi Müslüman, beşi gayrimüslim olmak üzere on mebus seçilecekti. Seçilecek mebus sayısı halkın sayısıyla orantılı değildi. İstanbul’da Müslüman sayısı, diğer milletlerden birkaç kat fazla olmasına rağmen yirmi seçim bölgesine ayrılıp her bölgeden bir Müslim, bir de gayrimüslim mebus seçildi. Taşrada ise mebuslar vilayet meclisi üyeleri tarafından kendi içinden seçildi. Ancak her vilayet belirlenen sayıdaki mebus seçerek İstanbul’a gönderemedi.
Ocak 1877’de çoğunluk esasına göre yapılan seçimlerden sonra Mebusan Meclisi ilk toplantısını 20 Mart’ta yaptı. Kanunuesasiye göre padişah; Heyeti Vükela başkan ve üyelerini atamak ve azletmek yetkisine sahipti. Heyeti Vükela görüşülecek bazı konularda padişahın iznini alır ve alınan kararları mutlaka onun onayına sunardı. Mebusan Meclisi ve Ayan Meclisi padişahın izniyle yeni yasa ya da yasa değişikliği teklifinde bulunabilirdi. Şura-yı Devlet tarafından hazırlanan yasa tasarıları Mebusan Meclisinde görüşüldükten sonra Ayan Meclisinde anayasaya göre denetlenir ve padişahın onayı alındıktan sonra yürürlüğe girerdi. Ayrıca padişahın meclisi toplamak ve dağıtmak yetkisi de vardı. İki meclisli parlamentoyu, bağımsız bir yargıyı, bürokrasiyi idare eden bakanlar kurulu sistemini, inanç özgürlüğünü, vergilerin kişilerin gelirlerine göre düzenlenmesini öngören kanunuesasi için “bir geçiş devri anayasası” demek mümkündür. II. Abdülhamit, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nde alınan yenilgiyi gerekçe göstererek kanunuesasinin kendisine verdiği yetkiyle meclisi tatil etti (14 Şubat 1878). Meclisin kapatılmasından 1908’e kadar olan dönemde kanunuesasi yalnız devlet salnamelerinde yazılı kaldı. Bundan sonra padişah, devlet içerisinde merkezî otoritesini artırdı.

II. Meşrutiyet’in İlanı
Memleketin kurtuluşunun II. Abdülhamit yönetiminin sona ermesiyle mümkün olacağını düşünen birçok aydın, gizliden gizliye Genç Osmanlılar (Jön Türkler) hareketi altında bir mücadele başlattılar. Jön Türkler gerek memleket içinde gerekse dışarıda birçok gizli dernekler kurup yayın yoluyla mücadelelerine devam ettiler. Bu teşkilatların en güçlüsü ve başarıya ulaşanı “İttihat ve Terakki Cemiyeti” oldu. 1906-1908 yıllarında ülkede ekonomik sıkıntıların yaşanması ve maaşların zamanında ödenmemesi hoşnutsuzlukları artırırken meşrutiyetin yeniden ilan edilmesi için uygun ortamı hazırladı.
Memleketin kurtuluşunun II. Abdülhamit yönetiminin sona ermesiyle mümkün olacağını düşünen birçok aydın, gizliden gizliye Genç Osmanlılar (Jön Türkler) hareketi altında bir mücadele başlattılar. Jön Türkler gerek memleket içinde gerekse dışarıda birçok gizli dernekler kurup yayın yoluyla mücadelelerine devam ettiler. Bu teşkilatların en güçlüsü ve başarıya ulaşanı “İttihat ve Terakki Cemiyeti” oldu. 1906-1908 yıllarında ülkede ekonomik sıkıntıların yaşanması ve maaşların zamanında ödenmemesi hoşnutsuzlukları artırırken meşrutiyetin yeniden ilan edilmesi için uygun ortamı hazırladı. Osmanlıda içte bu gelişmeler yaşanırken Reval görüşmeleriyle (Haziran 1908) İngiltere ve Rusya’nın devleti paylaşmaya karar verdiklerini düşünen İttihatçılar, bunu önlemek için meşruti idarenin yeniden kurulması yönünde harekete geçtiler. 3 Temmuz 1908’de Rumeli’de bulunan III. Ordu subaylarından Kolağası Niyazi Bey ve arkadaşları, anayasanın tekrar yürürlüğe konması için ayaklandılar. II. Abdülhamit, ayaklanmaları bastırmak için Makedonya’ya kuvvet gönderdiyse de bu kuvvetler istenilen sonuca ulaşamadı. İttihatçıların burada faaliyetlerini hızlandırmasıyla anayasa tekrar yürürlüğe konuldu ve Meşrutiyet (23 Temmuz 1908) yeniden ilan edildi. Kasımda yapılan seçimlerin sonucunda İttihat ve Terakki Cemiyetinin adayları seçimi kazandı. Mebusan Meclisi ve Ayan Meclisinden kurulu Osmanlı parlamentosu 17 Aralık 1908’de açıldı. Meşrutiyetin ilanı ile parlamenter ve anayasal düzene geçilip çok partili dönem başlamış, hürriyet ve özgürlükler getirilmiş ve kadın hakları gündeme geldi. Fakat kısa sürede memleket içindeki görüş ayrılıkları, muhalefet iktidar çatışmaları had safhaya çıktı. Devlet bünyesindeki çeşitli din ve ırktaki değişik unsurları “Osmanlıcılık” zihniyetiyle birleştirmek ve merkezî otoriteye bağlamayı amaçlayan İttihat ve Terakki politikaları gereği yapılan uygulamalar, huzursuzluklara yol açtı. Meşrutiyet’in ilk seçimlerinde İttihat ve Terakki büyük bir çoğunluk sağlamasına rağmen kabine kurma görevini üzerine almadı ve sadece kurulan hükûmete bir iki üyesini yerleştirdi. Bununla birlikte Cemiyet kurulan hükûmetin her işine karışarak onları perde arkasından yönetmeye çalışması kısa zamanda iktidar için saray, hükûmet ve cemiyet olmak üzere üçlü bir mücadeleye yol açtı. İttihat ve Terakkinin hükûmetin işlerine karışması, birçok aydını da rahatsız etti ve Cemiyete karşı muhalefete geçmelerine neden oldu. Bu durumun ve demokratik düzenin bir sonucu olarak İttihat ve Terakkinin karşısında birtakım partiler ortaya çıktı. Gazetelerin yönetimi eleştiren yazıları ülkede etkili oldu. Bu durum Istanbul’daki avcı taburlarının “Şeriat isteriz.” diye ayaklanmalarına yol açtı. Bu isyan nedeniyle 27 Nisan 1909’da Hareket Ordusu, Selanik’ten Istanbul’a gelerek ayaklanmayı bastırdı. İttihat ve Terakki, bu olaydan sonra II. Abdülhamit’i tahttan indirip yerine kardeşi V. Mehmet Reşat’ı tahta geçirdi. Kanunuesaside yapılan değişiklikler sonucunda Osmanlı Devleti gerçek anlamda meşruti (anayasalı bir monarşi) düzene geçti. Padişah, yasama ve yürütme üzerindeki yetkilerini yitirdi. Yürütme organı olarak hükûmet, devlet idaresindeki yerini aldı. Kabinenin sadece parlamento önünde sorumlu kabul edilmesi esası benimsenerek demokratik bir denetim sistemi kuruldu. Meclisin feshedilebilmesi şartları zorlaştırılarak parlamentonun konumu güçlendirildi. Parlamento, yalnızca hükûmetin (bakanlar kurulu) güvenoyu almaması hâlinde feshedilebilecek ve bu durumda da üç ay içerisinde seçimler yapılarak yeni parlamento oluşturulacaktı. Yasaların ve anlaşma akdinin yapılması yetkisi de parlamentoya geçti. Kişi hak ve özgürlükleri alanında da demokratik gelişmeler meydana geldi. Sansür ve sürgün kaldırıldı. Toplantı ve dernek kurma hak ve hürriyetleri kabul edildi. Haberleşme belgelerinin gizliliği benimsenerek kişi hürriyeti güçlendirilip açıklığa kavuşturuldu. Kanunun belirlediği nedenlerin dışında bir sebep ile cezalandırma usulleri kaldırıldı.
1909’da yapılan bu düzenlemeler dışında zaman zaman kanunuesasi toplam yedi kez değiştirildi. Tüm bu anayasal gelişmeler yanında İttihat ve Terakki uygulamaları, belirtilen demokratik ilkelerin hayata geçirilmesine izin vermemiş; parti, 1913’ten sonra iktidarın tek ve rakipsiz sahibi durumuna gelmiştir.
II. Meşrutiyet Döneminde 1908, 1912, 1914 ve 1919 yıllarında olmak üzere dört genel seçim yapılmış ve 24 hükûmet kurulmuştur. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nde 1913 yılına kadar çok partili, daha sonra ise tek partili bir rejim görülmüştür.